Populist Yönetimler Çağında Parlamentonun Güçlendirilmesi

Parlamentonun üstünlüğü tezi çağdaş ulus-devletin gerektirdiği yönetsel zorunluluklar (hızlı karar alıp uygulama), ulus-üstü kurumsal gelişmeler (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi), siyasi partilerin geleneksel toplumsal bölünmelere dayanan siyasal yaşamın içinde bulunduğu erozyon nedeniyle zayıflaması, küreselleşen dünyada kamu politikalarının karmaşıklaşması ve özellikle, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması sonucunda; siyasi liderler ile vatandaşlar arasında daha yakın ilişkilerin kurulması, yürütmenin yasamaya üstünlüğünü artırırken, aynı zamanda, gerek parlamentolara gerekse temsili demokrasiye tehdit oluşturabilecek popülist hareketlerin ve liderlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu durum, özellikle, vatandaşların süreklilik gösteren siyasal, ekonomik ve uluslararası krizlerde “savaşçı” liderlere eğilim göstermesiyle güçlenmektedir. Halk tarafından seçilen cumhurbaşkanlarının sahip oldukları bazı yetkilerle belirli üstünlükleri bulunurken, parlamenter sistemlerindeki başbakanların sahip oldukları güçler ve ayrıcalıkların artması, iktidarın “kişiselleşmesini” getirmektedir. Bir yandan “parlamenter sistemlerin başkanlık” sistemine dönüşmesi öte yandan başkanlık sistemlerinde yasama meclislerinin yürütmenin denetimine girmesi parlamentoları güçsüzleştirmektedir.
Tüm olumsuz gelişmelere karşın, parlamentolar, herhangi bir demokratik toplumda temel bir kurum olarak üç temel işleve yerine getirirler. Temsil organı olarak seçilen yasama meclisi, toplumsal çeşitliliği yansıtarak, farklı grupların ve toplulukların istemlerinin kamusal politikaya dönüştürülmesinde söz sahibi olmalarını sağlar. Parlamentoların kanun teklifi verme, görüşme ve kabul ya da reddetme yetkileri yanında; parlamenter sistemde hükümetin sunduğu tasarıları görüşme, değiştirme ya da reddetme yetkileri bulunur. Temsili demokrasilerde parlamentoların en önemli işlevi gözetim ve denetimdir. Milletvekilleri yürütmenin etkinliklerini izler, yürütmeden hesap sorar ve kamu politikaların uygulanması yönünde hükümet üzerinde baskı oluşturur.
Vatandaşlar, ulusal politika ve karar alma süreçlerinde gereksinimlerini ve istemlerini temsil etmeleri ve bunları kamu politikasına dönüştürmeleri amacıyla parlamento üyelerini seçerler. Açık, düzenli, özgür, eşit, adil, rekabetçi ve yargı denetiminde yapılan seçimler demokrasinin göstergesi olarak görülür. Bu bağlamda, seçilmiş temsilciler, eşitlikçi ve sürdürülebilir politikaların oluşturulmasına olanak tanıyan bir demokrasinin içsel değerlerinin gerçekleştirilmesinde yaşamsal öneme sahiptirler.
Dünyadaki farklı toplumsal ve kültürel yapılarda yer alan tüm parlamentolar için geçerli olan beş temel değer bulunmaktadır. Bu temel değerleri uygulayabilme yeteneği, demokratik bir parlamentonun ayırt edici özelliğidir. Her şeyden önde, demokratik bir parlamento, temsili, açık ve şeffaf, erişilebilir, hesap verebilir ve etkili bir kurumdur. Uygulamada farklılıklar olmakla birlikte, bir parlamentonun çalışma biçimi demokratik değerlerle tutarlı olup olmadığını gösterir. Temsili parlamentolar, muhalefet partilerini kapsayacak bir biçimde tüm milletvekillerinin ifade özgürlüğü ve fırsat eşitliği garanti edilir. Parlamentolar işlerini şeffaf bir biçimde –etkinlikler halka ve medyaya açıktır, tartışmalar önceden duyurulur ve belgeler internette yayınlanır- yürütür ve bilgiyi kamuya açık hale getirmek üzere teknolojiyi etkili bir biçimde kullanırlar. Vatandaşların çeşitli araçlarla karar alma sürecine katılımı, seçmenlerin milletvekillerine ulaşması, istem ve şikâyetlerine yanıt arama haklarının sağlanması, varsa çıkar gruplarının, yasalar çerçevesinde lobicilik yapmalarına olanak tanınır. Bu bağlamda, parlamentolar yasaların hazırlanmasında, hükümetlere hesap sormada ve ortak toplumsal sorunların tartışılmasında ulusal bir forum oluştururlar. Kamu politikalarının yerel gereksinimlere uygun bir biçimde tanımlanması amacıyla milletvekilleri seçim çevrelerindeki yetkililerle istişare ve işbirliği yaparlar. Parlamentolar, benzer bir işlevi uluslararası ilişkilerde de yerine getirirler. Sorumlu parlamentolar, görevlerini yerine getirmedeki performanslarından ve davranışlarının bütünlüğünden seçmenlere karşı sorumlu üyelerden oluşur. Milletvekillerine yönelik standartlar ve uygulanabilir davranış (etik) kuralları geliştirilir. Üyelerin yolluk ve ödenekleri yeterli düzeyde belirlenir; varsa maddi ya da maddi olmayan menfaatlerini ve ek gelirlerini beyan ve kaydettirmeleri gerekir. Seçim kampanyalarındaki harcamalar yasal olarak düzenlenir. Son olarak, parlamentonun kurumsal performansını düzenli ve şeffaf bir biçimde kamuoyuna duyurulur. Bununla birlikte, seçilmiş temsilciler ile ilgili değerlendirmeyi yaparken adaylık kurallarını kapsayacak bir biçimde seçim sistemi ve parti sistemi göz önüne alınmalıdır.
Modern demokrasilerde siyasi partiler (1) seçim, parlamento ve hükümetsel alanlarda işlem maliyetlerini düşürdüklerinden ve (2) ortak eylem ikileminin üstesinden gelmeye yardımcı olduklarından önem taşırlar. Bir başka deyişle, yerleşik demokrasilerde, siyasi delegasyon ve hesap verebilirliğin anayasal zincirini uygulamada işler hale getirilmesinde siyasi partiler merkezi araçladır. Bu bağlamda, parlamentolar ve siyasi partiler ayrılmaz bir biçimde birbirine bağlıdır. Bir parlamentonun etkinliği ve verimliliği, büyük oranda onu oluşturan siyasi partilere bağlıdır. Partilerin, çoğulcu bir ortamı teşvik etmek, vatandaşların çıkarlarını birleştirmek ve onları demokratik sürece kazandırmak görevleri bulunur. Partiler, parlamentodaki tartışmaların içeriğini yönlendirirler. Parti disiplini yüksek bir iktidar partisi, partinin milletvekillerine ve hükümetin parlamentoya mutlak üstünlüğüne neden olurken, parti içinde uyum sağlayamayan partiler, örgütlenmeyi zorlaştırabilir ve parlamentoyu öngörülemez bir sürece götürebilir. Partilerin kurucu ilke ve değerlerine saygılı, ancak kamu politikalarına farklı ve eleştirel bakış açısı getirmek parti içi demokrasiyi ve ülkedeki demokrasinin niteliğini geliştirir. Bu bağlamda, partilere sağlanacak kaynakların dengeli, adil ve şeffaf bir biçimde sağlanması, demokrasinin gelişmesine yardımcı olacaktır. Demokrasi Çeşitleri (Varieties of Democracy, V-Dem), demokrasinin kavramsallaştırılması ve ölçülmesine yönelik yeni bir yaklaşımdır. Yasama-yürütme ilişkilerini değerlendirilirken, öncelikle, parlamentonun yürütmeyi denetleme yeteneği irdelenmektedir. İkinci olarak, yasamanın yürütmeden ne düzeyde özerkliğe sahip olduğu sorgulanmaktadır. Bu bağlamda, bir yandan parlamentonun yürütmeden bağımsızlığı gözetilirken, öte yandan parlamentonun yürütmeyi denetiminin sağlanacağı varsayılmaktadır. Bir başka deyişle, kendi bütçesine sahip bir parlamentonun yürütmeyi daha etkili bir biçimde denetleyebileceği düşünülmektedir. Böylece, parlamentonun yürütmenin müdahalesine ve yönlendirmesine direnme yeteneği gelişecektir. Bu durumun, yürütmeyi tam olarak sınırlamayacağı, ancak parlamentonun işlevlerini bağımsız bir biçimde ve yürütmeyi denetleme kapasitesini artırabilecektir. Yürütme erkinin yasama – politika oluşturma- yetkileri arttıkça, parlamentonun özerkliği azalacaktır. Ayrıca, yürütmenin yasama sürecinde veto yetkisine benzeyen bazı engelleme araçları parlamentonun yasama kapasitesini doğrudan sınırlayabilir.
Yukarıda vurgulanan ve parlamentonun güçlenmesi, güçler ayrılığı ilkesinin yerleşmesi, yasama-yürütme dengesinin sağlanması ve parlamentonun yürütme erkini denetlemesi yönündeki kuralsal ve kurumsal olanaklara işlerlik kazandırılması, engellerin ortadan kaldırılması ya da iyileştirilmesi “iç kapasiteye” yöneliktir. Bu girişimlerin mutlaka parlamentonun “dış kapasitesinin” –vatandaş eğitimi, sivil toplumun geliştirilmesi ve medya bağımsızlığı- geliştirilmesiyle bütünleştirilmesi gerekmektedir. Kısaca, yönetişim sistemi ve seçim sistemi ile birlikte, temsilcilerin ve temsil edilenlerin kapasitelerinin sürekli geliştirilmesi parlamentonun güçlendirilmesinde birlikte düşünülmesi gereken önemli boyutlar olarak görülmektedir. Dış kapasitenin geliştirilmesinde en önemli sorun demokrasiye olan güvenin yeniden kurulmasıdır. Yerel demokrasinin güçlenmesi orta dönemde ulusal düzeyde demokrasinin pekişmesini sağlayacaktır.