Kotalar Bize Dar, Rotamız İktidar!

CHP Kadın Kolları

Tarih: 3 Nisan 1930. Yer: Ankara Türk Ocağı. Musiki Muallim Mektebi öğretmenlerinden, 22 yaşındaki genç bir kadın, kadınların seçme ve seçilme hakkı konusunda bir konferans veriyor. Salonda kadınlar ve erkekler bir arada oturuyor. İzleyenler arasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Meclis Başkanı Kazım Özalp, Başbakan İsmet İnönü ve milletvekilleri var. Genç öğretmen; “Hanımlar, efendiler’’ diye başlıyor konuşmasına ve şöyle devam ediyor: “İntihap (seçme seçilme) hak mıdır? Vazife midir? İşte bu sorgu bize bugünün meselesi olmak lazım gelen bir zemine sokacaktır.’’                                                                                                                

Bu genç kadın, soyadı kanunu sonrasında İnan soyadını alacak olan Afet İnan’dır. Afet Hanım konuşmasını şöyle tamamlar: “Cumhuriyetimizin politika rejimi eşitlik ilkesine dayanır… Kadınlarımızın toplumumuz hakkında bildirecekleri fikirleri vardır… Türk kadınının belediye seçimlerine katılması hakkının tanınması, Büyük Millet Meclisi’ne üye seçmek ve seçilmek hakkının da yakın zamanda tanınıp uygulanacağına şüphesiz mesut bir başlangıçtır.”

Aynı gün kadınların yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edildi. Yine o gün Afet İnan, Halk Fırkası’nın ilk kadın üyesi oldu.

Kadınların TBMM’de temsil edilmesi ise, ancak 4 yıl sonra, 5 Aralık 1934’de gerçekleşti. 1935 yılında yapılan seçimlerinde, Meclis’e ilk kez 17 kadın milletvekili girdi. 1936 yılında yapılan ara seçimlerde bir kadın milletvekilinin daha seçilmesiyle birlikte kadın milletvekili sayısı 18’e, temsil oranı ise yüzde 5’e yükseldi. O dönemde Türkiye, Parlamento’da kadın temsil oranı sıralamasında dünya ikincisiydi.

1946’da çok partili sisteme geçildikten sonraki dönemde, kadınların siyasete katılımı zorlaştı, çünkü artık partiler arası rekabet ve güç dengeleri önem kazanmıştı. Meclis’teki kadın vekil sayısı artmıyordu ama daha fazla kadın siyasette aktif rol üstleniyordu artık, çünkü kadınlar tüm kapıları açabiliyordu.

KADINLAR APOLİTİK DEĞİLDİR, DEPOLİTİZE EDİLMEKTEDİR

Siyasal yaşam, dünyada ve ülkemizde kadın erkek eşitsizliğinin en belirgin olarak görüldüğü alandır. Erkeği “güçlü-akıllı-yöneten”, kadını “güçsüz-duygusal-korunması gereken-yönetilen” olarak gören erkek egemen zihniyet, kadınların siyasete katılımının önünde aşılması zor bir engel oluşturmaktadır.

Genel anlamda siyaset, “erkek işi” olarak görülmektedir. Kadınlara ise ev içi işler, çocuk bakımı, yaşlı bakımı, engelli bakımı gibi geleneksel roller dayatılmaktadır. Bu durum kadınların siyasetle ilgilenmek için zaman bulmasını ve istekli olmasını zorlaştırmaktadır. Hala 3 milyona yakın okuma yazma bilmeyen kadının olduğu ülkemizde, eğitimdeki fırsat eşitsizliği de kadınların önünde bir engeldir. Bu nedenle, kadınların siyaset yapmak için ekonomik bağımsızlıkları yok veya çok sınırlıdır. Parti içi demokrasinin olmadığı, siyasetin daha çok kahvehane ya da otel lobilerinde yapıldığı ve gece geç saatlere kadar sürdüğü durumlarda, kadınların siyasette yer alması daha da zorlaştırmaktadır.

Oysaki kadının siyasette eksik temsili “kadın sorunu” olmaktan öte bir demokrasi sorunudur.

BİR ARPA BOYU YOL KAT EDİLEMEMİŞ

Türkiye’de kadınların seçme seçilme hakkını kazandığı 1934 yılından bu yana,  23 genel seçim yapılmış ve Meclis’e giren 11 bin 385 milletvekilinin sadece 598’i kadın olmuştur. Bu veri bize kadın milletvekili oranının ortalama yüzde 5 olduğunu göstermektedir. Oysaki kadınların bu hakkı kazanmalarından sonra yapılan ilk seçimlerinde de, kadınlar Parlamento’da aynı oranda temsil edilmiştir. Özetle; 1935 seçimlerinden bu yana bir arpa boyu kadar bile yok kat edilememiştir. Bunun temel nedeni ise; kadınları hayatın her alanında güçlendirecek bütüncül politikaların olmamasıdır.

YEREL YÖNETİMLERDE KADIN TEMSİLİ

Kadınlar yerelde seçme ve seçilme hakkını 1930 yılında elde etmiştir. 1930 yerel seçimlerine iki partinin (Cumhuriyet Halk Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası) girmesi siyasi tarihimiz açısından da önemlidir. Seçimlere katılan iki parti de, birçok kadın adayı belediye başkanı, belediye meclis üyesi ve muhtar adayı olarak göstermiştir, ancak bugün bile yereldeki karar mekanizmalarında kadınların temsil oranı çok düşüktür. 

Son yerel seçimlerde 8 bin 257 belediye başkan adayının sadece 652’si, yani yüzde 8’i kadın adaylardan oluşmuştur. Seçim sonrası belediye başkanlığı koltuğuna oturabilen kadın oranı ise sadece yüzde 3’dür. (Bin 389 belediye başkanın 43’ü kadındır.) Son yerel seçimlerin kadınlar açısından tek başarısı, kadın muhtar sayısının yüzde 59 oranında artmasıdır. (674 olan kadın muhtar sayısı bin 71’e yükselmiştir.) Ne yazık ki kadın muhtar sayısındaki bu dikkat çekici artış oranına rağmen, temsil oranı ancak yüzde 2 olabilmiştir.


KOTA DEĞİL PARİTE İSTİYORUZ

Nüfusun yarısını oluşturan kadınların karar alma süreçlerine katılamaması, siyasette eşit oranda temsil edilememesi, her şeyden önce bir demokrasi sorunudur. Demokratik toplumlarda kadınların siyasete katılımı bir hak olarak görülmesine rağmen, temsil oranı yeterli düzeyde değildir. Bir de işin içine karar mekanizmalarına katılım girince, oran iyice düşmektedir. Parlamentolar Arası Birlik (IPU) tarafından hazırlanan 2020 raporuna göre; ulusal meclislerde kadın temsilinde dünya ortalaması sadece yüzde 25’dir. Ülkemizde bu oran son seçimlerde yüzde 17 olabilmiştir. (600 milletvekilinin 103’ü kadın) Türkiye, 1935’de kadın milletvekili oranında dünya ikincisiyken, bugün 192 ülke arasında 117. sırada yer alıyor. Avrupa’da ise 37 ülke arasında sondan üçüncü sıradayız. Yani ülkemiz kadın milletvekili oranında birçok Afrika, Asya ve Orta Doğu ülkesinin gerisindedir.

Dünya sıralamasında bu kadar geri kalmamızın sebeplerinden birisi de, temsil edilebilmek için kritik eşik oranı olan yüzde 30’u geçememektir. Ülkemizi yönetenlerin açıkça “Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” demesi ve uygulanan politikalar, kadınların hayatını daha da zorlaştırmıştır. Kadınlar, en temel hakları olan yaşam hakları için mücadele eder hale gelmiştir. Tam da bu nedenle kadınların sesinin daha fazla duyulması ve karar mekanizmalarında daha fazla temsil edilmesi gerekmektedir. Kadınların kendi haklarını savunabilmesi ve Parlamento’da etkin politikalar üretilebilmesi için fırsat eşitliği değil fırsat önceliği verilmelidir. Eşit olmayan koşullarda siyasette var olmaya çalışan kadınlara pozitif ayrımcılık yapılmalı, kota uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır.

Cumhuriyet Halk Partisi’nde cinsiyet kotası oranı yüzde 33’dür, ancak biz kadın kolları olarak kota uygulaması yerine tam eşitliği sağlayan parite (denklik) istiyor ve fermuar sisteminin şart olduğunu savunuyoruz. Fermuar sistemi, diğer adıyla zebra modeli, sıralamanın bir kadın bir erkek olarak yapılmasını, böylece kadınların seçilebilir yerlerden aday olabilmesini sağlar.

Öte yandan kota uygulamaları, diğer eşitlikçi mekanizmalarla ve güçlü önlemlerle bir araya geldiğinde işlevseldir. Bu nedenle eşit temsil için bütüncül politikalar üretilmelidir. Türkiye’nin de altında imzası olan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW); 2. maddesinde “Kadınlara karşı ayırımcılık teşkil eden mevcut yasa, yönetmelik, adet ve uygulamaları, tadil veya feshetmek için yasal düzenlemeler de dâhil gerekli bütün uygun önlemleri almayı’’ taahhüt eder. Bu amaçla; Partimizin “İkinci Yüzyıla Çağrı” beyannamesinde de belirtildiği gibi; seçim yasası değişikliği yapılmalı ve kadınların Parlamento’da temsili güvence altına alınmalıdır.

EŞİT TEMSİL İÇİN İLK ADIM…

CHP Kadın Kolları olarak, kadın dernekleri ve demokrasi platformları ile yaptığımız toplantılar doğrultusunda, Siyasi Partiler Yasası’nda ve Seçim Kanunu’nda yapılması gereken değişiklik önerilerini derledik ve parti yönetimimize raporladık. Bu istek ve önerileri değerlendiren Meclis Grup yönetimimiz, Siyasi Partiler Yasası’nda değişiklik öngören kanun teklifimizi hazırladı ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde TBMM’ye sundu. İlk imzacısının Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olduğu teklif, tüm milletvekillerimiz tarafından imzalandı. Kadınların siyasete eşit katılımının sağlanması için yerelde ve Parlamento’da parite (denklik) maddelerini içeren bu teklif, kadın kollarımıza müthiş bir moral desteği sağladı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin dönüştürücü gücünü bilen siyaset emekçisi kadınlar, kendisini daha adil, daha eşitlikçi ve daha hakkaniyetli bir yuvada hissetti.

Bu süreçte bizler, CHP Kadın Kolları örgütleri olarak, diğer siyasi partilerin kadın politikalarından sorumlu olan yöneticileriyle temas kurup kanun teklifimizin Meclis’te kabulü için destek istedik. Türkiye Cumhuriyet tarihi boyunca 20 ilde hiç kadın milletvekili çıkmamış olması* ve Parlamento’da kadın temsil oranı olarak dünya ortalamasının çok altında yer almamız nedeniyle, bu kanun teklifimizin önemini kendilerine anlattık.

ÖNCÜ GÜÇLE İKTİDARA…

Kadının eğitimli olması ve ekonomik bağımsızlığının bulunması, siyasal yaşama katılabilmesi için yeterli değildir. Bu nedenle, gerçek demokrasinin yaşama geçirilebilmesi için, birçok ülkede görüldüğü gibi Seçim Kanunu’nda ve/veya Siyasi Partiler Kanunu’nda her iki cinsiyetin eşit temsilini sağlayacak şekilde değişiklik yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde, siyasette cinsiyet ayrımcılığı kökleşerek kısır döngü halinde devam edecektir.

Partimizin eşit temsil konusundaki kararlılığı ve tutarlılığı, ülkemizin demokrasi tarihine altın harflerle geçecektir. Bizler, Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları olarak, partimizi dostlarımızla birlikte iktidara taşıyacak öncü güç olduğumuzun farkında ve sorumluluğundayız. Hep birlikte inançla haykırıyoruz:

KOTALAR BİZE DAR ROTAMIZ İKTİDAR!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: