
Ülkelerin gelir dağılımı adaletsizlikleriyle mücadelede ellerindeki en önemli araçlardan biri vergilemedir. Farklı gelir gruplarının kazançları ve/veya servetleri üzerinden elde edilecek vergi gelirlerinin daha düşük gelir gruplarına transferi ya da o gelir gruplarındaki bireylerin gelirlerinin artmasına yarayacak harcamaların finansmanına kanalize edilmeleriyle farklı gelir grupları arasındaki göreli gelir dengesi sağlanabilmektedir.
Bazen vergilerin farklı gelir grupları arasındaki göreli gelir dengesi göz ardı edilerek, vergilerin kamu kesiminin yapmak istediği harcamaların finansmanını sağlayacak bir araç olarak kullanılması mümkündür. Farklı gelir grupları arasında siyasi otoritenin kimlerin etkisinde bulunduğuna bakılarak, vergilemenin yükünden kaçınılabilmek mümkün olmakta ve bu yük başka gelir gruplarının üstüne yüklenebilmektedir. Bu bakımdan siyaset vergileme sisteminin nasıl ve ne amaçla kullanılacağının belirleyicisidir. Aslında genel bir sınıflandırma yapıldığında siyasetin emek ve sermaye arasında kime daha yakın bir pozisyon aldığına bağlı olarak, vergiler yoluyla kamunun elde edeceği gelirin ne amaçla ve kimin için kullanılacağı da anlaşılabilir.
Türkiye gibi siyasi istikrarsızlıkların sıkça yaşandığı ve kamu maliyesinde disiplinin sürekli korunamadığı bir ülkede vergilemenin ne amaçlarla kullanıldığı ve kaynağının hangi gelir gruplarının oluşturduğunun bilinmesi önemlidir. Özellikle ülkeyi yirmi yıl kesintisiz yönetme imkânı bulmuş bir siyasi iktidarın bu vergilemeyi nasıl kullandığı, yükü kimlere yüklediği ve bu vergilemenin gelir dağılımı üzerine etkilerinin değerlendirilmesi çok daha önem kazanmaktadır. Bir bakıma bu durum yirmi yılın nihai bir muhasebesidir.
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki arz açıkları kamu harcamalarını ve bu harcamaları finanse edebilmek için de vergi geliri temin etmek zaruri hale getirmektedir. Bu ülkelerdeki ortalama gelirlerin düşük olması doğal olarak vatandaşın gönüllü olarak yaptığı tasarrufların da düşük olmasına neden olurken, ihtiyaç duyulan harcamaların finansmanı için devletin vergileme yoluyla zorunlu tasarrufları artırıcı tedbirlere başvurması kaçınılmaz olmaktadır.
Ancak ekonomiler bu doğrultuda yol aldıkça kamunun yapacağı harcamaların gerekliliği onların ekonominin toplam verimliliği üzerine yaptıkları etkilerinin ne olduğu ve vergilemenin yükünün kimlerce karşılandığı önem kazanmaktadır. Bu bakımdan vergileri toplamak kadar, aynı zamanda toplanan vergilerin ekonominin toplam faktör verimliliğini arttıracak şekilde kullanımı da önemlidir.
İktisat literatüründe vergilerin ve kamu harcamalarının ekonomiye nasıl etki edeceği konusunda ciddi görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Kimine göre, vergileme ve bu vergilerle elde edilen gelirlerle yapılan harcamaların ekonomiye olumlu etkileri olsa bile, bunlar dikkate alınmayacak kadar küçüktür. Aksine vergilemenin üretici kesimler üzerinde yol açtığı olumsuz etkiler çok daha önemlidir. Öte yandan vergilemelerin ekonomide oluşturulan gelirin yeniden dağıtımı üzerinde olumlu etkileri olduğunu iddia adan görüşlerde bulunmaktadır. Dolayısıyla literatürde bu farklı ve birbirine zıt görüşlerin varlığı, vergilerin ekonomide geçekte nasıl etki sergilediğini ampirik bir inceleme konusu haline getirmektedir. Bu çalışmada İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsüne 2021 yılında yaptığımız araştırmanın güncellenmiş sonuçlarını sunmaktayız. TÜİK Hanehalkı Bütçe Anketlerinden elde ettiğimiz gelir rakamlarından yola çıkarak tahmin ettiğimiz vergi gelirleri ve bunların gelir dağılımına etkilerini incelenmeye çalışılmıştır.
Makroiktisadi Düzeyde Ülkemizdeki Vergileme
Ülkemizdeki genel inanışın aksine, Türkiye uluslararası standartlara göre çok fazla vergi geliri toplayamayan ülkelerdendir. OECD’nin 2020 yılı verilerine göre, 2018 yılında toplam vergi gelirlerinin GSYİH’ya oranı ülkemizde sadece yüzde 24’tür. Aynı oran Fransa’da yüzde 46, İtalya’da yüzde 42 seviyelerindedir.
Ülkemiz bakımından önem taşıyan bir diğer nokta da toplam vergilerin GSYİH içindeki payının yüzde 24 olduğu 2009 yılında itibaren artmaya başladığı ve 2011 yılında yüzde 26 seviyesine ulaşmasıdır (Bkz. Grafik 1).
Sonraki yıllarda ise, vergi gelirleri 2009’un yaklaşık 1 puan kadar üstünde bir patikada dalgalanmaya başlamıştır. Ayrıca TÜİK’in Hanehalkı Bütçe Anketlerine dayanarak bizim yaptığımız hesaplamalarda, hanehalklarının eşdeğer hanehalkı toplam gelirleri içinde eşdeğer toplam vergilerin payının ise yüzde 17 olduğu tahmin edilmiştir. Bu OECD’nin açıkladığı rakamın sadece 7 puan altında bir orandır.


Ülkemizdeki vergi gelirlerinin düşüklüğünün yanı sıra nasıl toplandığının da önemi vardır. Zira gelir ve servet üzerinden ve göreli olarak daha zenginlerden alınan vergiler ekonomide daha adil bir gelir dağılımı sağlamanın ön koşuludur. Öte yandan Türkiye’de olduğu gibi, gelir ve servet üzerinden vergi toplamakta zorlanan hükümetlerin başvuracakları gelir toplama şekli çoğunlukla dolaylı yoldan, yani tüketim üzerinden alınan vergiler olmaktadır.
Vergi gelirlerinin sürekli olarak artan oranlarda dolaylı vergilere dayanması bir ülkedeki gelir dağılımında bozulmanın nedenidir. Bireylerin gelir düzeylerini dikkate almayan ve sabit orandan tüm gelir gruplarından eşit olarak uygulanan bu tarz vergiler, göreli olarak düşük gelirli hanehalklarının üzerinde çok daha fazla yük oluşturmakta ve ekonomideki gelir eşitsizliklerini artırmaktadır. Ülkemizdeki durum da büyük ölçüde budur.
Ülkemizdeki vergi gelirlerinin kaynağı ağırlıklı olarak tüketim üzerinden alınan vergilerden oluşmaktadır. OECD’nin 2020 yılı verilerine göre, tüketim üzerinden alınan vergilerin ülkemizdeki GSYİH’ya oranı 2018 yılında yüzde 9,9 iken, gelir vergilerinin oranı sadece yüzde 5,9’dur (OECD, 2020).
Ülkemizde toplanan vergilerin kompozisyonundaki değişim ayrıca Grafik 2’de açık bir şekilde görülebilmektedir. Maliye Bakanlığının Gelirler Dairesi Başkanlığının verilerine dayanarak oluşturulan bu grafikte, KDV gibi dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki en büyük payı aldığı açıkça görülüyor. Gelir vergisinin payı ise 2000’lerin başından beri KDV’nin toplam içindeki payından oldukça düşük seviyelerde seyretmiştir. Dikkat çeken bir husus ise, gelir vergisinin payının 2010 sonrasında hafif bir artış göstermesidir.
Ülkemizdeki bu vergileme yapısının gelir dağılımı bakımından etkilerini görebilmek için Grafik 3 oluşturulmuştur. Bu grafikteki amaç toplam gelir vergilerinin GSYİH içindeki payındaki değişime bağlı olarak gelir dağılımından ne tür gelişmelerle birlikte yarandığını görebilmektir. Bu incelememizde gelir dağılımındaki gelişmeler en bilinen ölçü olan Gini katsayısı ile ölçülmüştür. Bu katsayının sıfıra doğru değişmesi iyileşme, bire doğru yaklaşması ise gelir dağılımında yaşanan bir kötüleşmeye işaret etmektedir.
Grafik 3’te elde ettiğimiz ilk gözlem, 2001 sonrasında, 2009 yılına kadar toplam vergi gelirlerinin GSYİH’ya oranında ciddi bir değişim görülmemesine rağmen, gelir dağılımında dikkate değer bir azalma yaşanmış olmasıdır. Bu durum, vergiler yoluyla sağlanacak yeniden dağıtım etkisine atfedilemeyecek nitelikte bir gelişmedir. Gelir dağılımındaki bu iyileşme, muhtemelen bu dönem zarfında sağlanan verimlilik artışları ile birlikte gelen yüksek büyüme oranları ve merkez ve yerel düzeyde devreye sokulan transfer ödemelerinin etkisi ile elde edilen bir iyileşmedir (Bayar ve Günçavdı, 2021).
Özellikle yapılan transfer ödemelerinin büyük ölçüde bütçe dışı kaynaklardan sağlanmış olması vergi gelirleri ile gelir dağılımındaki iyileşme arasındaki bağı zayıflatmıştır.
Toplam vergi gelirlerinin 2009 yılının ardından kategorik olarak bir artış gösterdiği ve toplam vergilerin GSYİH içindeki payını daha yüksek bir platoya çıkarıp, orada yatay şekilde seyrettiği görülmektedir. Öte yandan gelir dağılımının da bu tarihten itibaren son derecede ılımlı bir iyileşme gösterdiği ve en azından 2014’e kadar azalan bir trende sahip olduğu anlaşılmaktadır. Tüm bu makro düzeydeki bulgular, gelir dağılımı ile bir yeniden dağıtım aracı olan vergiler arasında belli belirsiz bir ilişkinin varlığına işaret etmektedir. Ancak vergilerin doğrudan gelir dağılımına olası etkilerini ölçebilmek hanehalkı gelirleri üzerine etkilerinin hesaplanabilmesiyle mümkündür.

Mikroiktisadi Düzeyde Vergileme ve Gelir Dağılımı İlişkisi
Vergilerin ülkemizdeki gelir dağılımına yaptığı etkiyi görebilmek için TÜİK’in Hanehalkı Bütçe Anketlerindeki verilerine dayanarak yaptığımız hesaplamalar kullanılmıştır. Hesaplamalarımız konusundaki detaylar Bayar vd., (2021)’de yer almaktadır. Bu çalışmada öncelikle ilgili verilerden yola çıkarak hanehalklarının ödedikleri vergiler tahmin edilmeye çalışılmıştır. Ardından vergilerin ve transfer ödemeler
inin gelir dağılımı bakımından etkileri incelenmiştir.
İlk aşamada brüt gelirlerden, ödendiği varsayılan vergiler (matrah değerleri) düşüldükten sonra elde edilen yeni gelirler üzerinden hesaplanan gelir dağılımı kullanılarak, vergilerin gelir eşitsizliği üzerinde nasıl bir etki yarattığı incelenecektir. Gelir vergisi sonrası yeni dağılıma ait Gini katsayıları Grafik 4’te kırmızı ile gösterilmektedir. Bu durumda elde edilen gelir dağılımı ile bir önceki durumda elde edilen gelir dağılımı arasındaki farkın yönü ve düzeyi kabaca tahmin ettiğimiz gelir vergisinin gelir dağılımı üzerinde yapmış olduğu etkiyi göstermektedir. Sonuç olarak Grafik 4’te gelir vergileri düşüldükten sonra, bir önceki dağılımdan çok daha iyi bir dağılım elde ettiğimiz görülüyor.
Transfer ödemelerinin hanehalklarının gelirlerini destekleyecek şekilde yapılması ekonomide yeni bir gelir dağılımının oluşmasını sağlayacaktır. TÜİK’in mevcut Hanehalkı Bütçe Anketlerinde transfer gelirleri hazır olarak bulunmaktadır. Daha önce transfer ödemeleri yapılmadan önce hanehalklarının brüt gelirlerini hesaplamak için çıkardığımız bu gelirleri, gelir vergisi sonrasında gelirlere ekleyerek, hanehalklarının gelir vergisi ve transfer ödemesi sonrası gelirleri elde edilmektedir. Bu yeni gelirlere dayanarak elde edilen dağılım ise Grafik 4’te mavi sürekli çizgi ile gösterilmektedir. Dikkat edilirse transfer ödemeleri, miktarları ve yapılma şekillerine bağlı olarak gelir dağılımını düzeltici etkiye sahiptir. Bu durum elde edilen ve mavi renk ile belirtilen Gini katsayısı fonksiyonunun şekildeki diğer fonksiyonlara göre en düşük seviyede seyretmesinden anlaşılmaktadır.


Bir önceki gelir dağılımlarında elde edilen Gini katsayılarına göre daha düşük bir seviyede seyreden bu grafik, fiili olarak yapılan transfer ödemelerinin, gelir vergileri ile birlikte eşitsizliği iyileştirici yönde etki yaptığını göstermektedir. Bir önceki dağılımın sonucunda oluşan gelir dağılımı ile bu durumdaki dağılım arasındaki fark ise, transfer ödemelerinden kaynaklanmaktadır. Buna göre son yıllarda, transfer ödemelerinin Gini katsayısının 0,40’lı seviyelerin altına düşmesini sağlayan önemli bir faktör olduğu düşünülebilir.
Son olarak ülkemizdeki vergi sisteminin en önemli bileşenini teşkil eden tüketim harcamaları üzerinden alınan dolaylı vergiler, kamu maliyesi bakımından oldukça önem arz etmektedir. Ancak bu tarz vergilemelerin farklı gelir grupları bakımından tarafsızlığından bahsedebilmek mümkün değildir. Gelirden ziyade, harcamalar üzerinden alınan bu vergilerin düşük gelir grupları üzerinde yaratmış olduğu yük, yüksek gelir gruplarına göre çok daha fazladır. Bu hususu göz önüne alarak, tüketimden alınan vergilerin gelir dağılımında yarattığı etkinin tahmini önem arz etmektedir. Bu aşamada ihtiyaç duyulan “hanehalkı bazında ödenen dolaylı vergiler” verisi TÜİK Hanehalkı Bütçe Anketlerinde bulunan ayrıntılı harcama verileri kullanılarak üretilmiştir.
Tahmin ettiğimiz dolaylı vergileri hanehalklarının gelir vergisi ödendikten ve transfer ödemeleri yapıldıktan sonraki gelirlerinden düşülmesiyle dolaylı vergi sonrası net gelir düzeyleri elde edilmiştir. Dolaylı vergi sonrası gelir dağılımını gösteren Gini katsayıları ise mavi kesikli çizgi ile gösterilmektedir. Dikkat edilirse, tüketimden dolaylı olarak alınan bu vergiler transfer ödemesi sonrası iyileşmiş olan gelir dağılımının bir miktar kötüleşmesine yol açmaktadır. Elde edilen vergi ve transfer ödemelerinin gelir dağılımı üzerine etkilerinin niceliğinden ziyade bu niteliği ülkemizdeki vergi sisteminin yeniden dağıtım mekanizması üzerinden gelir dağılımını iyileştirebilmesi için gelir vergisine ağırlık verilerek, tüketim üzerinden alınan vergilerin payının azaltılması gerektiğine işaret etmektedir. Buna ek olarak kapsamı genişletilmiş bir sosyal transfer sisteminin gelir eşitsizliklerinde ciddi manada iyileşme yaratma potansiyeline sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Bu genel değerlendirmeler ışığında, gelir vergisi ve transfer ödemelerinin ülkemizdeki gelir dağılımı üzerinde iyileştirici bir etkiye sahip olduğu, öte yandan tüketim üzerinden alınan dolaylı vergilerin ise gelir dağılımını bozucu niteliğe sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu Türkiye ekonomisi için yapılmış önceki çalışmalarda elde edilmiş sonuçlarla benzer sonuçlardır (bkz. Yılmaz vd., 2019).
Vergi ve transfer uygulamalarının her birinin gelir dağılımı üzerindeki etkilerini daha net görebilmek için, her bir vergi uygulamasının ardından elde edilen gelire göre oluşan gelir dağılımları arasındaki farklar hesaplanmıştır. Bu amaçla Grafik 5 oluşturulmuştur. Farklı gelir koşullarında oluşan dağılımlara bağlı olarak hesaplanan Gini katsayıları arasındaki farkları gösteren bu grafikler, üç farklı maliye politikasının gelir dağılımı etkilerinde zaman içinde ortaya çıkan değişimleri de görmemize olanak sağlamaktadır. Bunlar sırasıyla, gelir vergisi, transfer ödemeleri ve tüketim üzerinden alınan vergilerin gelir dağılımı üzerindeki etkileridir. Örneğin Grafik 5’te mavi ile gösterilen gelir vergisi ödemesi yapıldıktan sonra ortaya çıkan gelir dağılımı ile öncesindeki brüt gelir durumundaki dağılım arasındaki farkların zaman içinde seyridir. Bu etkinin ortaya çıkma nedeni dikkate alınarak bu fonksiyon gelir vergisinin gelir dağılımı etkisi olarak adlandırılabilir. Elde ettiğimiz bu etki fonksiyonlarının zaman içindeki seyirleri hem nitel hem de nicel olarak diğer uygulamaların gelir dağılımı üzerinde yarattıkları benzer etkilerle karşılaştırılmasına olanak sağlamaktadır.
Transfer ödemelerinin gelir dağılımına etkileri gelir vergisine göre biraz daha karmaşıktır. TÜİK Hanehalkı Bütçe Anketlerinde yer aldığı şekliyle transfer ödemeleri, kapsamı bakımından son derece heterojen bir yapıya sahiptir. Bu ödemelerin içinde yoksullara yönelik yapılan nakdi ve ayni ödemelerden emeklilerin almış olduğu emekli aylıklarına kadar her türlü transfer ödemesi yer almaktadır. Bu haliyle transfer ödemelerinin gelir dağılımı üzerinde yaptığı etkinin de değişken bir nitelikte olması kaçınılmazdır. Ülkedeki ekonomik koşullara bağlı olarak bu grup içindeki farklı nitelikteki transfer ödemelerinin grup içi ağırlıklarında da değişkenlik görülebilir. Bu değişkenliğe bağlı olarak da transfer ödemelerinin gelir dağılımı üzerinde farklı nitelikte etkilerin oluşması mümkündür. Örneğin bu grup içinde emekli gelirlerinin ağırlığının artması, ülkemizdeki emekli geliri alanların payının görece düşüklüğü dikkate alındığında, gelir dağılımını bozucu bir etki yaratması, en azından beklenilen iyileştirme yönündeki etkiyi zayıflatması mümkündür (Selim vd., 2014).
Transfer gelirlerinin gelir dağılımı etkileri iyileştirici yönde ama üç fazda gerçekleştiği görülmektedir. İlk fazda 2010 yılına kadar transfer ödemelerinin gelir dağılımını iyileştirici etkisinin yüksek olduğu anlaşılıyor. 2014 yılına kadar göreli olarak durağanlaşan bu etki, 2015 sonrasında ise azalmaya başlıyor.
Özellikle enflasyonun hızla düştüğü ve satın alma gücünün arttığı 2010’a kadarki dönemde muhtemelen emeklilik geliri gibi gelirlerde yapılan iyileştirmeler transfer ödemelerinin gelir dağılımını iyileştirme yönünde çıkarttıkları etkinin artmasına neden olmuş olabilir. AKP iktidarının birinci döneminin ardından gelen dönemde ise transfer ödemelerinin gelir dağılımı üzerinde iyileştirici yönde bir etki yarattığı görülmektedir. Bu etkinin 2010 yılına kadar artarak sürdüğü açıktır. Ancak bu tarihten sonra transfer ödemelerinin gelir dağılımını iyileştirici yönde yaptığı etki önce istikrara kavuşmakta, 2015 sonrasında ise azalmaktadır. Hala iyileştirici etkiye sahip olsa da 2011 sonrasındaki dönemde iyileştirici etki giderek azalmıştır. Bu da ülkemizin sosyal devlet uygulamalarını öne çıkartıp transfer ödemelerini yoksul ve düşük gelirli aileleri hedefleyerek yeniden yapılandırdığına işaret etmektedir. Bunu yaparken de bu ödemelerin kapsamını genişletmenin gelir dağılımını iyileştirme yönünde önemli kazanımlara yol açtığı görülmektedir.
Son olarak tüketimden alınan vergilerin gelir dağılımında yarattığı etkiler Grafik 5’te gözlemlenebilir. Önceden ele alınan diğer iki maliye politikasına kıyasla dolaylı olarak tüketimden alınan bu vergilerin 2010 yılı dışında tüm yıllarda gelir eşitsizliğini arttırıcı yönde etki yarattığı anlaşılmaktadır. Yılmaz vd. (2019)’da elde edilen sonuçlarla da paralellik gösteren bulgularımız, bir bakıma harcama üzerinden alınan vergilerin hanehalklarının gelirleri içinde düşük paya sahip olmasının bir sonucudur. Dolaylı vergilerin gelir dağılımı üzerindeki etkisi sürekli pozitif, yani gelir dağılımını bozucu yönde gerçekleşmiştir. Ayrıca tüketim vergilerinin gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkisinin 2017 yılı sonrasında artış göstermiş olması dikkat çekmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi, gelir düzeyleri itibariyle değerlendirildiğinde, tüketimden alınan vergilerin gelir eşitsizliğini arttırıcı etkisinin kaynağı ödenen bu tür vergilerin düşük gelirli hanehalklarının bütçesinde çok daha fazla paya sahip olmasıdır.
Sonuç ve Öneriler
Eşdeğer hane gelirleri üzerinden yapılan incelemelere göre, gelir vergisi ve transfer ödemelerinin eşdeğer hane gelirleri arasındaki eşitsizliği ciddi oranda azalttığı görülürken, harcamalardan alınan vergilerin ise, gelir dağılımı üzerinde bozucu etkisi olduğuna rastlanmıştır.
Ekonomilerin içine düştükleri krizlerden çıkabilmek için başvurdukları para politikalarının ekonomilerde yapısal sorunlar yaratmakta olduğu, hatta krize geçici çözüm olduğu tartışılan bir husustur. Özellikle doğru maliye politikaları tarafından desteklenmeden uygulanmaya çalışılan para politikalarının ekonomide yapısal bir karakter gösteren problemlerin çözülmesinde çok da faydalı olmadıkları bilinmektedir. Örneğin bugünkü gibi iç talepte yaşanan düşüşleri gidermeye yönelik düşük faiz politikalarının bu talebi canlandıracak kesimlerin borçlanmalarına olanak sağlayamadan, krediye daha kolay ve hızlı erişebilen kesimler lehine avantajlara neden olduğu günümüzün bilinen gerçeklerindendir.
Bu itibarla, bugün maruz kaldığımız ekonomik yavaşlama ve düşük büyüme problemleriyle baş edebilmek için uygulanan para politikalarının mutlaka uygun bir maliye politika karmasıyla desteklenmesine ihtiyaç vardır.
Bu çalışmada elde ettiğimiz ampirik sonuçlara dayanarak yaptığımız politika önerilerinden biri vergi kurumuna yönelik güvenin ve algının toplumumuzda güçlendirilmesi ve verginin gelirde adaleti sağlamanın en önemli araçlarından biri olduğu fikrinin oluşturulmasıdır.
• Bu amaçta kamu harcamalarında şeffaflığın ve hesap verilebilirliğinin sağlanması, toplum nezdinde ödenen vergilerin gerekliliğine yönelik algının güçlenmesine ve vatandaşın vergiye tabi gelirlerini beyanını teşvik edecektir.
•Ülkemizde vergide adaleti ortadan kaldıran ve gelir dağılımı bakımından da olumsuz etkiler oluşturan vergi aflarına son verilmesi toplumun vergiye yönelik bakışını değiştirecektir. Özellikle son yıllarda sürekli başvurulan bu yöntem, vergilerini kaynağında ödemek zorunda kalan, ödemekten kaçınamayan kesimler bakımından haksızlığa, daha da kötüsü gelir dağılımı bakımından kötüleşmeye yol açmaktadır.
• Ülkemizde düşük gelirli hanehalkları üzerinde göreli olarak daha fazla yük oluşturan ve gelir dağılımının bozulmasına yol açan tüketim üzerinden alınan vergilerin toplam vergiler içindeki payının azaltılması gerekmektedir. Dahası göreli olarak bu gelir gruplarının lehine sonuçlar verecek bir şekilde, düşük gelirli hanehalklarının tüketimlerinde maruz kaldıkları dolaylı vergilerin oran olarak azaltılması, içinde bulunduğumuz gibi güçlü bir kriz ortamında ithalata yol açmadan, iç talebe ciddi kaynak yaratılmasına olanak sağlayacaktır. Önümüzdeki birkaç yıl Türkiye ekonomisi için çok önemli olan iç talebin borçlanmadan, sadece hanelerin gelirlerine bu şekilde yapılacak desteklerle arttırılabilmesi, bunu yaparken de talebin ithal mallara en az düzeyde yöneleceği grupların gelirlerinin hedeflenmesinin düşünülmesi gereken bir politika önermesidir.
• Gelir ve servet vergilerine ağırlık verilerek tüketim vergilerinin azaltılması için imkân yaratılmalıdır. Yaptığımız ampirik incelemeler gelir vergisinin; ‘gelirin yeniden dağıtım etkisinin’ daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Dahası bu şekilde ülkemizdeki gelir dağılımının düzelmesi yönünde de önemli bir katkı yaratılabilecektir. Çok daha önemlisi, vergi yükünün daha adil dağıtımı ve göreli olarak daha adil bir gelir dağılımı için orta gelir gruplarındaki vergi yükünün de makul ölçülerde arttırılmasına gerek vardır.
• Enflasyon bir ülkedeki nispi fiyat yapısını bozan en önemli iktisadi dengesizlik problemidir. Uzun süreli yüksek enflasyon dönemlerinde farklı gelir gruplarının vergiye tabi oldukları gelirlerin üst eşik değerler enflasyondan aynı derecede etkilendiklerinden kesimler arası nispi fiyatlarda bir değişimin işareti görülmez. Ancak bu çalışmada görüldüğü gibi, ülkemizdeki enflasyonun üst gelir gruplarının tabi oldukları eşit gelir seviyelerini göreli olarak çok daha fazla etkilediği anlaşılmıştır. Böyle bir durum gelirler dilimleri belirlenirken, özellikle üst gelir diliminin tabi oldukları eşit değerlerin yeterince fazla arttırılmadığı ve bu sebeple bir üst gelir vergisi oranıyla vergi vermesi gereken sayısının olması gerekenden düşük tespit edildiği anlamına gelmektedir. Bu amaçla öncelikle makro iktisadi istikrarın temini gerekmektedir. Bu yapılana kadar, ekonomideki gelir dengelerini tutturmak bakımından gelir vergisi eşiklerinin enflasyona karşı eşit derecede direnç gösterecek düzeyde tespit edilmesinde yarar vardır.
KAYNAKÇA
Bayar, A. A. ve Ö. Günçavdı (2021). “Economic Reforms and Income Distribution in Turkey”, Economic Systems, Cilt 45, No: 1, https://doi.org/10.1016/j.ecosys.2020.100778.
Bayar A. A., Ö. Günçavdı ve H. Levent, (2021), “Türkiye’de Vergilerin Gelir Dağılımı Üzerine Etkileri, İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü, No: Mart-002.
Selim, R., O. Guncavdı ve A.A. Bayar. (2014) Türkiye’de Bireysel Gelir Dağılımı Eşitsizlikleri: Fonksiyonel Gelir Kaynakları ve Bölgesel Eşitsizlikler. TUSIAD Report, Yayın No: TUSİAD-T/2014-06/554.
TÜİK (Muhtelif Yıllar). Hanehalkı Bütçe Anketleri. (Ankara: TUİK).
Yılmaz, H.H., M.A. Ozyer ve S.İ. Ozyer (2019). “Redistribution Effects of Taxes on Expenditure: The Case of Turkey (2002-2013). Review of Public Economics 230 (3): 11-40.