Vergilerin toplanması ve harcanmasında sivil inisiyatiflerin ve sivil toplum kuruluşlarının rolü

OZAN BİNGÖL

Giriş

Bir kelimenin önüne sivil sıfatı eklediğinizde aslında onun kamu ile ilişkisiz olduğuna vurgu yapmak istersiniz. Türkçeye Fransızcadaki “civil” sözcüğünde geçen sivil kelimesi, yurttaşlığa ilişkin, siyasi, medeni gibi anlamlarda kullanılmaktadır.

Sivil Toplum Örgütleri en genel şekilde, Devletten bağımsız olarak, tamamen gönüllü birlikteliğe dayalı ve üyelerinin çıkarlarının ötesinde toplumsal çıkar amaçlı çalışan, kar amaçsız ve yasal çerçevede faaliyet gösteren kuruluşlar olarak tanımlanmaktadır. Sivil toplum kuruluşlarının en belirgin özelliklerinin hükümetlerden, kamu makamlarından ve siyasi partilerden bağımsız olmaları, ticari çıkar gözetmemeleri ve kâr amacı gütmemeleridir.

Sivil toplum kuruluşlarının toplumdaki etkinliği, gerçek anlamda sivil toplum özelliklerini taşıyıp taşımamaları ile doğru orantılıdır.

Bu kapsamda, sivil toplum kuruluşlarının vergilerin toplanması ve harcanmasında etkin rol alması, ülkedeki demokratik gelişmişlik, sivil toplum kültürü, sivil toplumun finansman kaynakları ile yakından ilişkilidir.

Vergi Gelirlerinin Toplanması ve Kamu Harcamalarında Sivil Toplum Neden Önemlidir?

Devlet dışı yapılanma olarak sivil toplum kuruluşları bir yandan kamu tarafından yerine getirilmekte zorlanılan veya yeterli düzeyde yerine getirilmeyen bazı alanlarda aktif rol alması, diğer yandan ise kamu kaynaklarının toplanması ve harcanması başta olmak üzere hükümetlerin politikalarını denetleyen bir güç olmaları, kamuoyu oluşturmaları açısından önem taşımaktadır.

Demokratik sürecin gelişiminde bütçe hakkı büyük önem taşır. Kamunun nerelere harcama yapacağı, bu harcamalar için ihtiyaç duyduğu kaynakları nerelerden toplayacağına halkın temsilcilerinin karar vermesi anlamına gelen bütçe hakkının en önemli uzantısı bütçe gelir ve giderlerinin şeffaf ve hesap verilebilir şekilde gerçekleştirilmesidir. İşte sivil toplum örgütleri tam da bu noktada önem kazanmaktadır.

Tek tek vatandaşlar olarak ödenen vergileri adil bir şekilde toplanıp toplanmadığı, toplanan vergilerin de kamusal amaçlarla, doğru yerlere harcanıp harcanmadığını soramadığımız noktada sivil toplum kuruluşları önem kazanmaktadır. Özellikle gelişmiş ülke örneklerinde, vergilerin toplanması ve kamu harcamalarında hükümetleri ciddi şekilde sorgulayan, raporlar yayımlayan, böylece vergilerde ve harcamalarda şeffaflık ve kamuoyu denetimini etkinleştiren pek çok sivil toplum örgütü söz konusudur. Bu örgütler faaliyetleri ile ses getirmekte, kamuda israfı kamuoyunun önüne sermekte ve çoğu kez kamudaki israf ve yolsuzluğun devamını engellemeye yardımcı bir rol üstlenmektedirler.

Vergilerin Toplanması ve Harcanmasının Sorgulanmasında Sivil Toplum Neden Etkin Değil?

Sivil toplum kuruluşlarının siyasi otorite ve iktidarla ilişkileri, ondan bağımsızlığı büyük önem kazanır. Gerçek anlamda kurumsallaşmış sivil toplum örgütleri demokratik gelişmenin bir sonucudur ve demokrasinin sürekliliğinin garantisidir.

Vergilerin toplanması ve harcanması kamusal nitelikli işlemlerdir ve temel söz sahibi hükümettir.

Bu nedenle, vergi ve kamu harcamalarına ilişkin eleştiri getirecek, yanlışları tespit edip kamuoyunun bilgisine sunacak yapıların öncelikle devlete finansal açıdan bağının olmaması gerekir. Devlete göbekten bağlı, Devlet destekli veya Devlet güdümündeki sivil toplum kuruluşlarının hükümetin israf ve yolsuzluğa kaçan harcamalarına, gelir dağılımı adaletini bozan vergi politika ve uygulamalarına ses çıkarmaları beklenemez. Bu durumda bağımsız, demokrasinin temel taşı sivil toplumdan değil, devletin sivil toplum örgütü gibi hareket eden ve demokrasinin kurumsallaşmasına değil, anti-demokratik müdahalelerin aracı olan kuruluşlardan, yapılardan bahsetmek mümkün hale gelir. Son dönemde sivil toplum kuruluşlarının gücünü keşfeden devletler, STK’lardan korkmak ve onları bastırmak yerine, onları ciddi mali desteklerle teşvik etmektedirler. Devlet, çeşitli şekillerde sunduğu finansman yöntemleriyle, STK’ların kendisine karşıt durup alternatif oluşturmasının önüne geçerken, kendi faaliyetlerini de daha rahat yerine getirebilmektedir. Hükümet-dışı olması gereken sivil toplum kuruluşlarından hükümet STK’larına doğru bir dönüşüm söz konusu olmaktadır. Ülkemizde olduğu gibi pek çok ülkede de yoğun devlet desteği, sivil toplum kuruluşlarının bağımsızlıklarını zedelemektedir. Çoğu STK, devlet desteği alabilmek için ya devlet politikaları ile uyumlu projeler peşinde koşmakta ya da hükümet politikalarını destekler görünmektedir.

Son dönemde sivil toplum kuruluşu olarak kurulduğunu iddia eden pek çok yapıya kamu kaynaklarının, taşınmazlarının ve imkanlarının oluk oluk akıtıldığı görülmektedir. Devletten beslenen, siyasi iktidarın yönetiminde yürüyen, rant kollama faaliyetlerinin odağı haline gelen, belli bir kesime prestij, imkân ve kaynak aktarım aracı haline gelen sözde sivil toplum kuruluşlarının artması demokrasi adına kabul edilemez bir durumdur.

Aşağıda merkezi yönetim bütçesinden dernek, birlik ve benzerlerine yapılan nakit şeklindeki ödemelerin tutarlarına yer verilmiştir.

Tablo 1- Dernek, Birlik, Kurum, Kuruluş, Sandık vb. Kuruluşlara Merkezi Yönetim Bütçesinden Yapılan Ödemeler – Kaynak: HMB

2006 yılından 2021 yılı Ekim ayı sonuna kadar olan dönemde dernek, vakıf ve diğer kuruluşlara vergilerimizden aktarılan tutar 9 milyar 387 milyon TL olmuştur. İlgili dönem ortalama dolar kuru ile bu tutar 3 milyar 278 milyon ABD dolarıdır.

Bu tutarı güncel kurla çaptığınızda karşınıza çıkacak TL karşılığı kamu kaynaklarından dernek ve vakıflara aktarılan kaynağın büyüklüğünü daha net ortaya koyacaktır. Siz buna bir de mahalli idare kaynaklarından yapılan nakdi, ayni, taşınmaz ve imkan aktarımlarını da ekleyin, aktarılan kamusal kaynağın gerçek boyutunu işte o zaman görün.

2006 yılında 16,8 milyon lira olan dernek ve benzeri kurum ve kuruluşlara bütçeden yapılan ödeme tutarı 2020 yılı yılında 1 milyar 99 milyon TL’ye ulaşmıştır. Artış oranı %6530,5 olmuştur. 2021 yılında Türkiye Maarif Vakfına Cumhurbaşkanı Kararı ile bir kalemde 1 milyar 231 milyon 98 bin TL kaynak aktarımı izni verilmiştir.

STK’lar pek çok ülkede Devlet tarafından teşvik edilmektedir. Özellikle dar gelirlilere yönelik sağlık, barınma, eğitim ve benzeri hizmetler sunan STK’lar kamunun bu alandaki yükünü hafifletmektedirler. Türkiye’de sorun, STK’lara yapılan yardımların, sağlanan vergi teşviklerinin objektifliği ve tarafsızlığı ile ilgilidir. Ayrıca milyonlarca lira kamusal kaynak kullanan STK’ların kendisinin bu harcamalarında bile hiçbir şeffaflığın olmamasıdır. Devletten beslenen STK’ların denetimi de yetersizdir. Belli görüşte kişi ve kuruluşları desteklemek, kamu kaynaklarını birilerine aktarma amaçlı da kullanılabilmektedirler.

Her yıl milyarlarca lira vergilerimizin, kamu kaynaklarının aktarıldığı bu derneklerin aldıkları paraları ne şekilde, kimlere, hangi amaçlar için harcadığı hususunda kamuoyunun herhangi bir bilgisi söz konusu değildir. Bu konuda etkin bir denetim yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Derneklere kaynak aktarımı sonrası bu kaynakların nerelere harcandığı konusundaki denetim kamusal denetimden farklıdır. Bu haliyle yolsuzluğa açık, denetimi zayıf uygulamalar söz konusudur. Ayrıca, kaynak aktarılan derneklerin niteliği, yöneticilerinin iktidarı elinde bulunduranlarla yakın akrabalık veya siyasi ilişkileri de konuyu tartışmalı hale getirmektedir. Tüm bunlar, kamu kaynaklarının usulsüz kullanımına zemin hazırlayan, devleti obezleştiren uygulamalardır. Türkiye’ye has bir sivil toplum uygulaması olarak, kamudan vatandaşın kaynaklarının doğru yerlere harcanıp harcanmadığını sorması gereken kurum ve kuruluşları, vatandaşın vergisinden denetimsiz, kritersiz ve sınırsız bir şekilde faydalanması söz konusudur.

Sonuç

Türkiye’de vergilerin daha adil hale getirilmesi ve kamu kaynaklarının harcanmasının gözetimini kendine amaç edinmiş gerçek anlamda sivil toplum örgüt yapılanmasından bahsetmek güçtür.

Mevcut durumda, gelir adaletsizliğine yol açan, kamu harcamalarının usulsüz kullanımı, bütçe hakkına riayet edilmemesi, yolsuzluklar, kamu ihalelerindeki dejenere olmuş yapı, israf ile ilgili söz söylemesi, rapor hazırlaması, kamuoyunu yönlendirmesi gereken sivil toplum kuruluşlarının bulunmaması veya yetersizliği ülkemizin içinde bulunduğu demokratik seviye ile de yakından ilgilidir.

Vergi bilinci, toplumsal bilinç, demokratik olgunluk, hukuki gelişmişlik gibi değerler arasında sıkı bir korelasyon bulunmaktadır. Bu sıkı sıkıya birbirine bağlı unsurların en temel kollayıcıları demokrasi özlemi duyan her yurttaş ve bunun için mücadele eden sivil toplum kurum ve kuruluşları olmalıdır.

Devlete göbekten bağlı hale gelen, Devletten aldığı kaynakla beslenen, hatta Devletten kaynak alabilmek için kurulan sivil toplum kuruluşu adlı yapılar olduğu sürece, sivil toplum kuruluşlarının vatandaşın ödediği her delikli kuruşun nerelere, kimlere, nasıl, niçin harcandığını sormasını beklemek hayal olacaktır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: